Görkemli Aphrodisias Antik Kenti
Hiç bitmeyecekmiş gibi görülen tren yolculukları vardır hayatta… Arkeoloji de bir tren yolculuğudur aslında… Hiç bitmeyecekmiş gibi sizi başka başka yerlere götüren. Eğer istediğiniz yolculuk doğa ile aşk yaşanan bir yer ise gideceğiniz yer belli Aphrodisias…
İzmir-Denizli asfaltından Kuyucak yakınlarında Karacasu’ya saptığımızda bu yol bizi 37 km sonra görkemli yapılarla dolu Aphrodisias’a götürür. Burada beyaz mermer sütunların yeşil kavak ağaçları içindeki görünüşü muhteşemdir.
Atalarının Afrodit’ten geldiğine inanan Sezar, Anadolu’daki şehirler içinde kendisine Aphrodisias’ı seçmiş. Yüzyıllar içinde deprem ve istilalar, şehri tarihin sayfalarına gömmüş. Özellikle 1402 de Timur’un Anadolu’yu yakıp yıktığı dönemden, Aphrodisias da payına düşeni almış ve bir daha belini doğrultamamış.
Şimdi gözünüzde öyle bir kent canlandırın ki yeryüzünde o dönemin en önemli kentlerinden biri olsun, mimarlık ve heykeltıraşlık merkezi olsun.. Ta ki 1961 yılında yapılan kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıksın.
Tetrapylon; tapınağın hemen doğusunda kuzey-güney cadde üzerinde yer alan anıtsal bir kapıdır. Onarımı şimdiye kadar Anadolu da yapılan en önemli restorasyondur. Tetrapylon’un hemen doğusunda Aphrodisias mermer ocaklarının beyaz mermerlerinden yapılmış mütevazı bir mezar yer almaktadır. Burada Aphrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve Aphrodisias’ın ortaya çıkarılması ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan T. Erim yatmaktadır.
Stadyum; kentin en iyi korunmuş ve en görkemli yapıtı olmakla birlikte Ege bölgesindeki eski stadyumlardan en iyi korunanıdır. 30.000 izleyici alabilecek oturma düzenine sahiptir. Elips plan tüm izleyicilerin etkinlikleri rahat izlemesini sağlıyordu. Günümüzde bu kadar sağlam kalabilmiş, bu büyüklükte başka bir stadyum yok! Ne kadar şanslıyız ki sadece bizim topraklarımız da bulunuyor.
Odeon; konferans salonu, konser alanı ve tiyatrodan farklı; devleti iyi bir şekilde koruyabilen bir yapıdır. Kırılan fay hatları sebebiyle kışın orkestranın içine su dolmaktadır. Orkestra ve tiyatro kısmını süsleyen mozaik ve heykeller şu an müzede koruma altındadır. 1750 kapasitelidir. Konser salonu, müzikli eğlence, meclis binası olarak kullanılmıştır.
Antik Tiyatro; 1960 yıllarının başında tiyatroyu kazmaya karar veren Prof. Dr. Erim için en önemli sorun, tiyatronun üzerinde yer alan Geyre köyünün evleri idi. Tiyatro önce eski evlerin sakinleri Yeni Geyre köyünde, yeni yapılan evlerine taşındılar. Kazılar sonucu tarih öncesi ve tarih sonrası devirlere ait, tiyatronun koruma altına alınmış kısmı ve çok sayıdaki heykel ve kabartmalara kadar, birçok değerli sanat eseri de bulunmuştur.
Ve son olarak Aphrodithe Tapınağı; heybetli mavi gökyüzüne tırmanan on dört sütunu hala ayakta olan yapı, kentin kalbinin attığı yer olan Aphrodithe tapınağıdır. Aşkı ve güzelliği simgeleyen Aphrodithe’ye adanmıştır. Güzellik demişken size mitolojideki ilk güzellik yarışmasını Aphrodithe’nin nasıl kazandığından bahsetmek istiyorum:
Peleus’la Thetis’in Olympos’ta kutlanan düğününe Fesatlık Tanrıçası Eris davet edilmemiş. Fesatlık bu ya boş durur mu, düğüne davetsiz gelip masanın ortasına altın bir elma atıvermiş, elmanın üzerinde “en güzele” yazıyormuş. Bütün kadınlar elma benim, bana yakışır diyerek elmayı sahiplenmeye kalkmışlar, bunun üzerine en güzeli Tanrılar Tanrısı Zeus seçsin denmiş, ama Zeus elmayı karısı Tanrıça Hera’ya verse diğer Tanrıçalar kıyameti koparacaklar, başka Tanrıçalara verse bu sefer de karısı ortalığı kaldıracak, Zeus bu işi başından savmak için Kaz Dağları’nın yakışıklı çobanı Paris‘i elmayı en güzele vermesi için görevlendirmiş. Bu karmaşadan sonra ortada en güzelim diye üç Tanrıça kalmış. Zeus’un karısı Hera, Akıl Tanrıçası Atena, Güzellik ve Sevgi Tanrıçası Aphrodithe. Bu üç Tanrıça, yakışıklı çobanın karşısına çıkmışlar. Çobanın elinde “en güzele” diye yazan altın elma, karşısında yürekleri heyecandan çarpan üç Tanrıça…
Tanrıçalar başlamışlar akıllarına gelen vaatlerle çobanı etki altına almaya. Atena; ün, şan vaat etmiş, Hera; zenginlik ve kuvvet. Aphrodithe ise dünyanın en güzel kızını vaat etmiş. Atena ve Hera en güzel elbiselerini giyip, en süslü mücevherlerini takmışlar, oysa güzellik örtü istemez, güzellik onun örtüsü diyen Aphrodithe bunların hiçbirini yapmamış. Paris’in altın elmayı tutan eli kımıldamış. Herkes heyecan içinde ve el geniş bir kavis çizerek Aphrodithe doğru uzanmış. Paris üzerinde “en güzele” yazan altın elmayı Aphrodithe vermiş.
Hayat hatırladığımız kadardır. Siz de anılarınıza yenisini katmak istemez misiniz? O zaman Aphrodisias Antik Kenti tescilli güzeli Aphrodithe ile birlikte sizi bekliyor 🙂
Keyifli vakit geçirmeniz dileğiyle…