Masallar şehri: Mardin
Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nde yer alan Mardin, verimli Mezopotamya Ovası içerisine kurulmuş ve binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan tarihi ve masalsı bir şehir. İsmini Süryanicede kaleler anlamına gelen “merdin” kelimesinden aldığı söylenen bu otantik kenti görmek ve Mezopotamya havasını solumak için 2014 yılının Mart ayında bir hafta sonunu geçirmek üzere yola düşüyor, İstanbul’dan yaklaşık 2 saatlik bir uçak yolculuğu ile Mardin’e ulaşıyorum.
Günümüzde büyük bir kente dönüşmüş durumda olan Mardin, Eski Mardin ve Yeni Mardin olmak üzere iki kısma bölünmüş. Yeni Mardin normal bir Anadolu kenti görünümünde iken, tarihi dokusunu koruyan Eski Mardin geçmiş dönemlerden fırlamış hissi veren bir masal şehri adeta.
Eski Mardin’in keşif turuma Kasımiye Medresesi’nden başlıyorum. Akkoyunlu Hükümdarı Kasım Bey tarafından 1469 yılında yapılmış olan medrese mimari açıdan oldukça etkileyici. Medresenin avlusunda eski zamanlarda kullanılan tıp aletleri sergileniyor. Medreseyi gezerken aniden karşınıza çıkan Mezopotamya Ovası’nın eşsiz manzarası ise nefes kesiyor. Özellikle gün batımı manzarası müthiş…
Eski Mardin’i yukarıdan görmek ve fotoğraflamak için Kasımiye Medresesi’nin üst kısımlarında yer alan Büyük Mardin Oteli’nin bahçesine de gidebilirsiniz.
Mardin eski kent merkezinde ziyaret edilmesi gereken diğer bir medrese de Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi. Mardin’i tepeden izleyebileceğiniz bu medresenin mimari yapısı da oldukça büyüleyici.
Yüzlerce yıl İslam medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bir şehir olan Mardin’de çok sayıda tarihi cami yer alıyor. Bu camilerin hepsi taş işçiliği bakımdan güzel örnekler olmakla beraber Ulu Camii, Abdullatif (Latifiye) Camii, Şehidiye Camii ve Hatuniye Medresesi ve Camisi eski kentin en önemli camileri olarak biraz daha öne çıkıyor. Özellikle Ulu Cami’nin içerisindeki “Sakal – ı Şerif” ve Hatuniye Camii’nin içerisindeki “Hz. Muhammed’in Ayak İzi” mutlaka görülmeli.
Mardin yüzyıllardır farklı dinlerden insanların beraber dostça yaşadığı bir kent. Yaklaşık 1500 yıllık bir yapı olan ve “Mor Benham” diye bilinen Kırklar Kilisesi de mutlaka ziyaret listenizde olmalı. Etkileyici mimarisiyle dikkat çeken kilisenin özellikle çan kulesi ve ahşap kapıları dikkat çekici. Sadece Süryaniler için değil, tüm Hıristiyan alemi için önem taşıyan bu önemli kilisede akşamüstleri yapılan ayinlere katılabilirsiniz.
Hava karardıktan sonra şehir ışıl ışıl olmaya başlıyor. Mardin için söylenen “Gündüz Seyranlık Gece Gerdanlık” sözünün şehri ne kadar iyi anlattığına şahit oluyorum. Gündüz Mezopotamya Ovası’yla harika bir görüntü oluşturan şehir, gece ışıl ışıl gözükmekte…
Mardin’deki ikinci günüme şehrin ve Mezopotamya Ovası’nın yukarıdan manzarasını görmek amacı ile Mardin Kalesi’nin bulunduğu kısma çıkarak başlıyorum. Mardin Kalesi askeri bölge olması nedeniyle ziyarete açık değil fakat kalenin alt kısmına mutlaka çıkılmalı. Kalenin bulunduğu bölgeye çıkarken eski taş evlerin arasındaki dar sokakların arasından geçerken önce kendinizi bir masalın içinde buluyorsunuz ve tepeye çıktığınızda görüğünüz manzara sizi büyülüyor.
Pazar sabahının erken saatlerinde Deyrulzafaran Manastırı’nı görmek amacı ile yola koyuluyorum. Eski Mardin kent merkezine araçla yaklaşık 10dk uzaklıkta olan bu manastır Mardin’de görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Beşinci yüzyılda yapılmış olan ve 1932 yılına kadar Süryanilerin patrikhane merkezi olarak kullanılan manastır, halen asırlar önceki dokusunu koruyor. Etrafının sadece tepelerle çevrili olması sebebiyle de huzur veren bir yer konumunda.
Eski şehir merkezindeki tarihi bir binada yer alan Sakıp Sabancı Kent Müzesi sadece Mardin şehrinin kültürel tarihi hakkında bilgi vermekle kalmıyor ayrıca birçok eşsiz tarihi esere de ev sahipliği yapıyor. “Dilek Sabancı Sanat Galerisi” ise batılı seyyahlar tarafından çekilmiş olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarını gösteren tarihi fotoğraflara ev sahipliği yapıyor.
Mardin’deki gezimin son kısmını yöresel lezzetleri keşfetmek ve alışveriş için ayırıyorum. Eski Şehir merkezinde bulunan Kebapçı Rıdo’da yediğim lezzetli kebabı yine yakınlarda bulunan Sadık Künefe’de yediğim lezzetli kadayıf ve künefelerle pekiştirdikten sonra Bakırcılar Çarşısı’nı geziyor ve Mardin yöresinin meşhur Dibek kahvesinden bolca satın aldıktan sonra Mardin gezimi noktalayarak İstanbul’a dönüş için Mardin Havalimanı’na doğru yola koyuluyorum.