Otantik Uzak Doğu: Kuala Lumpur
Singapur-Kuala Lumpur arası otobüsle yaklaşık 4-5 saat sürüyor. Bilet fiyatları oldukça uygun, 20-25 USD arasında değişiyor. Hemen her saat otobüs seferleri var. Seçtiğimiz firmanın otobüsü bizi Singapur’da şehir içindeki ofisinden aldı. Dıştan son derece modern görünen otobüsümüzün içine girince şaşırdık. Uzak Doğu’ya özgü yerel motifli örtü ve perdelerle süslenmiş, rengarenk ışıklandırılmış eğlenceli bir ortam düşünün. Bu görüntünün verdiği neşeyle başladığımız seyahat, klimalar yüzünden bir süre sonra işkenceye dönüştü. Yol boyunca klima o kadar açıktı ki, ekvatoral iklime alışkın insanların bu kadar soğuğa nasıl dayanabildiklerine hayret ettik. Titreye titreye yaptığımız yolculukta hasta olmadığımıza şükrettik. Bu otobüslerle seyahat edecekseniz yanınıza ceket, hırka gibi bir şeyler almayı sakın unutmayın!
Singapur’da sınırdan ve Malezya gümrüğünden geçmek bizim için ilginç bir deneyim oldu. Otobüsümüz sınıra gelince durdu; araçtan inip önce Singapur’dan çıkışımızı yaptırdık, sonra sınırı yürüyerek geçip Malezya sınır kapısına ulaştık. Pasaportlarımızı gösterip Malezya’ya girişimizi onaylattık, bagajlarımızı geçirdik. Tüm işlemler bittikten sonra sınırın diğer tarafına çoktan geçmiş olan otobüsümüze binip bu sefer Malezya’da yolumuza devam ettik. Biz gece yolculuk ettiğimiz için etrafı çok göremedik; ormanlık alanlardan ve bir de denizin üzerindeki uzun bir köprüden geçtiğimizi hatırlıyorum. Sabah saat 5 gibi oldukça erken bir saatte Kuala Lumpur merkezindeki Times Square’de otobüsten indik. Buradan otelimize ulaşmak kolay oldu; zaten iner inmez onlarca taksici etrafımızı sardı. Kuala Lumpur’da her zaman ve mutlaka pazarlık etmelisiniz.
Neyse ki otelimiz temiz ve merkezi bir yerdeydi. Kahvaltı için otelden çıkınca dikkatimizi ilk olarak sabahın erken saati olmasına karşın sokakların yemek satıcılarıyla dolu olması çekti. Sabah işe giden insanlar yoldaki bu yemek satıcılarından bir şeyler alıp yollarına devam ediyorlardı. Kahvaltıda yemek yeme olayı bize tuhaf geldi, yemeklere şöyle bir baktığımızda koku ve görüntüleri biraz rahatsız etti. Hemen hepsi kahverengi karışık yemeklerdi; sanırım çok fazla sos kullanıyorlar ve bu yüzden içlerinde ne olduğunu ayırt etmek pek mümkün olmadı. Görüntü olarak yemekler pek hoşumuza gitmediğinden, daha önce yöresel lezzetleri tadıp beğendiğini söyleyen bir arkadaşımızın tavsiyesine rağmen, gezimiz boyunca denemeye cesaret edemedik. Singapur gibi Kuala Lumpur’da da Çinli nüfusu yoğun. Sabahları yaprağa sarılı (yosun da olabilir, emin değilim) pilav ve balık yiyorlar. Seyahatimiz boyunca en çok kahvaltılarda zorlandık; kruvasan ve kahveyi ancak Amerikan tarzı kafelerde bulabiliyorsunuz.
Kuala Lumpur’da şehir içi ulaşım biraz karışık ve kopuk. Mesela tramvaya binip bir yere gitmek istiyorsunuz ama gideceğiniz yere kadar gidemiyorsunuz, inip tekrar başka vasıtalara binmeniz gerekiyor. Ulaşım araçlarının durakları kopuk kopuk, hatta bazı duraklarda vasıta bulabilmek için duraklar arasında bayağı bir yürümek zorunda kalıyorsunuz. Tramvay hattının kendi hatları bile birbiriyle kesişmiyor.
Kuala Lumpur’da görülmesi gereken yerler

Bukit Bintang bölgesi, Jalan Petaling bölgesi, Menara Tower, Jamek Mescid, Batu Mağarası ve tabii ki Petronas Tower.
Bukit Bintang
Şehrin en hareketli bölgesi; alışveriş merkezleri, restoranlar, kafeler ile sokaklar cıvıl cıvıl. Burada eğlenceli vakit geçirebilir, çok uygun fiyatlara dünyanın her bir yerine ait markalardan alışveriş yapabilirsiniz. Şansınız varsa Sephora binası önünde zaman zaman gerçekleşen sokak gösterilerini de izleyebilirsiniz.
Jalan Petalin bölgesi
Daha yerel, bizim pazarları andıran etnik bir bölge. Kocaman sokaklar dolusu büyük bir pazar alanı. Fiyatlar çok uygun. Buradan bir sürü etnik hediyelik bulabilirsiniz. Pazarlık etmeyi unutmayın tabii. 🙂
Mascid Jamek
Gezilmesi görülmesi gereken güzel ve tarihi bir camii. Nehrin kıyısında ve ilgi çekici bir mimarisi olan büyük bir alana yayılmış bir yapı. Müslüman Malaylar tarafından halen kullanılmakta.
Menara Tower

Adından da anlaşılacağı üzere bir minare. “Kuala Lumpur Tower” olarak da anılıyor. Sanırım telekomünikasyon kulesi olarak kurulmuş ama aynı zamanda tepesindeki gözlem katına da çıkılabiliyormuş da. Bizim zamanımız dar olduğundan maalesef çıkamadık.
Batu Mağarası
Hintliler için kutsal bir mekan olan mağara, bence Kuala Lumpur’da görebileceğiniz en enteresan yer. Şehir içi trenle ulaşabilirsiniz. Dağın tepesindeki mağaraya uzun merdivenleri tırmanarak çıkıyorsunuz. Bu sırada maymunlar da size eşlik ediyor. Elinizde yiyecek, kamera gibi şeylere çok dikkat edin, onları kapıp uzaklara kaybolmaları an meselesi oluyor. Önümüzde bir turistin başına geldi. Çok da itiraz ederseniz ısırıp saldırabilirler. Her şeyi çantanızda tutun ve maymunlara fazla bulaşmayın, derim. 🙂 Mağara girişine ulaştığınızda önce aşağıya bakıp muhteşem manzaradan etkileniyorsunuz. İçine girdiğinizdeyse tapınağa dönüştürülmüş mekan sizi görsel olarak çarpıyor. Mağara Hintliler tarafından rengarenk heykeller ve süslemelerle donatılmış; her biri itina ve özenle yapılmış, sanat eserleri gibi. Ayrıca mağaranın içi yarasa dolu. Burası gerçekten çok farklı, ilgi çekici bir mekan. O kadar yüksekte bir mağaranın içine nasıl böyle bir tapınak yapılabiliyor, o koca heykeller nasıl taşınabiliyor hayrete düşüyor insan. Mutlaka görülmesi gereken belki de ilk sıradaki yer diyebilirim.
Petronas Tower
Gerçekten çok görkemli, çok etkileyici bir Cesar Pelli yapıtı. İki dev gökdeleni birbirine bağlayan geçide her gün limitli sayıda ziyaretçi kabul ediliyor, bunun için internetten günler öncesinden rezervasyon yaptırıp ve girerken de bilet almanız gerekiyor. Geçidin altındaki bölgeler ise alışveriş merkezi olduğundan rahatça girip binanın bu bölgelerini gezebilirsiniz. Petronas Tower yakın zamana kadar dünyanın en yüksek kuleleriydi ama artık bu rekor rekabete dayanamadı ve unvanını Dubai’deki Burj Khalife’ye kaptırdı. 🙂
Kuala Lumpur bizim için Singapur’dan sonra, daha etnik bir Uzak Doğu şehri olarak hoşumuza gitmişti. Bu bölgeleri görmek isteyen arkadaşlara 2 yeri beraber görebilecek şekilde bir tur düzenlemelerini tavsiye ederim. On gün gibi bir zamanda her 2 şehri de doya doya gezebiliyorsunuz.