Pekin’de 2 gün
Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin, dünyanın en kalabalık, en yaşlı ve en ünlü metropollerinden biri. M.Ö. 473 senesinden beri ayakta kalan, birçok insana diyar olan, yüzlerce olaya şahitlik edip birçok badire atlatan şehirde, bugün yaklaşık 22 milyon insan yaşıyor. Pekin’de dolu dolu iki gün geçireceğiz. Gideceğimiz yerler için sabırsızlanıyor, planlar yapıyor, notlar alıyoruz. O harika 2008 Yaz Olimpiyatları’nın resmi şarkısında da dendiği gibi; “Beijing Huan Ying Ni!”
Birinci Gün
12.00 – Kahvaltının ardından kendimizi sokağa atıyoruz. Gideceğimiz ilk yer kaldığımız otele epey yakın, o nedenle zorluk çekmeyeceğiz. Yüksek binaların, Kanji ile yazılmış tabelaların, neon ışıklarla aydınlanmış sokakların cazibesine kapılarak yürümeye başlıyoruz. İlk durak: Tiananmen Meydanı!
13.00 – Nihayet Tiananmen Meydanı’ndayız. Sun Yat-Sen ile beraber modern Çin’in mimarlarından biri olarak görülen saygın Mao Ze Dong’un kocaman bir tablosunun bizi selamladığı Tiananmen, “Ebedi Barış” anlamına geliyormuş. Dünyanın en büyük meydanlarından biri olup meşhur Yasak Şehir’in giriş kapısıyla komşu olsa da, kırmızıyla süslü meydan daha çok 1989’daki olaylar nedeniyle bilindik. Hatırlarsanız, Haziran 1989’da adı sanı bilinmeyen ve fakat Time dergisinin “100 Lider ve Devrimci” anketinde bile kendine yer bulmuş bir işçinin ellerinde poşetlerle 18 adet tankı durdurduğu anı da kapsayan “Tiananmen Meydanı Olayları”, yirminci yüzyıla damgasını vurmuş hadiselerden biriydi. Dev bayrakların asılı olduğu bu meydanda dikkatimizi çeken şeylerden biri, dimdik ve hareketsiz duran askerlerin yakınlarına konuşlandırılmış yangın söndürücüler. Muhtemelen olası bir olay ya da protesto hasara yol açmasın diye konmuşlar, ki bu da biraz ilginç, zira meydana girmeden önce güvenlik kontrolünden geçiyorsunuz. Dev meydanda askerler hazırolda bekliyor, kurulmuş dev ekranda meşhur markaların ürünlerinin reklamları değil Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili görüntüler yayınlanıyor, bayraklar dalgalanıyor, saat 19:00’daki bayrak törenini bekleyen insanlar fotoğraflar çekiyor… Biz de ekrandaki görüntüleri izleyip birkaç kişiyle sohbet ettikten sonra fotoğraf çekiyoruz ve Yasak Şehir’e doğru yönelelim, diyoruz. Kulaklarımızda da System of a Down grubunun “Hypnotize” adlı şarkısı çınlıyor: “Why don’t you ask the kids at Tiananmen Square?”
14.00 – Devasa kapılardan geçerek nihayet Yasak Şehir’e adımımızı atıyoruz. Yaklaşık 500 yıl boyunca onlarca imparatora ev sahipliği yapmış olan Yasak Şehir epey kalabalık – hem Çinli aileler, hem turistler buraya akın ediyor. Bizim dikkatimizi bilhassa çeken şeyse, Çinliler’in Şehir’in kocaman kapılarına saygıyla dokunmaları, kapıları okşayıp öpmeleri oluyor. 1406 yılında yapımına başlanan ve 1420 yılında inşası sona eren şehrin birçok yerinde heykellere, özellikle aslan heykellerine rastlıyoruz. Çatılardaki ufak heykeller de gözümüze çarpıyor. Ayrıca öğreniyoruz ki, İmparatorluk zamanında binlerce oda ve salona sahip bu şehirde yine binlerce saray mensubu kadın ve on binlerce hizmetkâr yaşamış. Hava soğuk olsa da etkileyiciliğinden hiçbir şey kaybetmeyen “Altın Su” adlı ırmağı da görünce, hayranlığımız ikiye katlanıyor.
15.00 – Yasak Şehir’in çevresinde dolanmaya ve hem şehri, hem Tiananmen Meydanı’nı bir de uzaktan görmeye karar veriyoruz. Şehrin etrafında “Great Hall of the People”, Ulusal Müze, Çin Sanat Müzesi, Beihai Parkı gibi mekanlar var ve vaktiniz varsa hepsi gidilip görülesi yerler. Gezerken banklarda oturmuş yaşlı Çinliler ile sohbet etmeye çalışıyoruz, ancak kendileri Çinceden başka dil bilmiyorlar. Biraz uğraştıktan sonra şansımıza küsüyoruz ve meşhur Pekin metrosuna binip alışverişe gitmeye karar veriyoruz.
16.30 – Ünü kendisinden hızlı giden Pekin metrosuna adımımızı atabiliyoruz. Atabiliyoruz, diyorum, çünkü metro fena halde kalabalık. Hele iş çıkışı ise ve sizin de çantalarınız/poşetleriniz varsa, içeri girebilmek daha da zorlaşıyor. Ama olsun, gideceğimiz alışveriş merkezi fazla uzakta değil. Tek sorun kendimizi dışarı atabilmekte.
17.15 – Kendimizi dışarı atabildikten sonra, alışverişe başlıyoruz. Pekin bazı ürünlerin alışverişi için fazlasıyla uygun bir şehir fakat iyi pazarlık yapmanız gerekiyor, yoksa alacağınız şeyin giderinden çok daha yüksek fiyat da çekilebiliyor. Biz de çanta, ayakkabı, hediyelik eşya (ki Çin’e dair porselen çay setlerinden oyma heykelciklere, yelpazelerden lamba süslerine birçok değişik eşya bulmanız olası) bakıp mükemmel bitki çaylarından da aldıktan sonra, akşam yemeği için caddenin karşısındaki restoranlardan birine geçmeye karar veriyoruz.
19.30 – Restoranda yemek seçmeye çalışıyoruz. Yemek seçmek pek kolay değil, o yüzden biraz oyalanıyoruz. Söylediğimiz bütün yemekler (ramen, kung pao usulü tavuk, soya soslu dana eti) çok lezzetli olduğu için doğru seçim yaptığımıza inanıyoruz. Yemekten sonra otele döneceğiz, çünkü bir sonraki durağımız Çin Seddi olacak ve kahvaltıdan hemen sonra yola çıkacağımız için dinlenmemiz gerekiyor.
İkinci Gün
11.00 – Kahvaltının ardından yola çıkıyoruz. Çin Seddi biraz uzak, ama trafiğe yakalanmadığımız için sorun yok. Yol iki saat kadar sürüyor ve şehirden ayrıldığımızda kendimizi büyük ağaçların, uçsuz bucaksız tarlaların arasında buluyoruz. Yaklaştıkça merakımız daha da perçinleniyor. Kolay değil, dünyadaki en önemli ve değerli yapılardan birini ziyaret edeceğiz ve en az beklediğimiz kadar büyüleyici olacağına eminiz.
13.15 – Sonunda Çin Seddi’nin önündeyiz. O mükemmel yapıya ulaşmak için teleferiği kullanacağız. İngilizcede “Duvar” olarak anılsa da, Türkçe ve Farsçada “Engel” anlamına gelen “Sed” kelimesi ile anılan bu yapı, İmparator Qin Shi Huang tarafından inşa ettirilmiş. Teleferiklere yönelmeden evvel stantlarda satılan hasır şapkalara ve duvar süslerine bakalım diyoruz, ama Seddi görme hevesi ağır basıyor ki, şimdilik vazgeçiyoruz.
13.45 – Teleferiklerle uçsuz bucaksız ağaçların üzerinde süzüldükten sonra, nihayet mükemmel duvara varıyoruz. Yemyeşil ağaçların arasında betondan dev bir tren yolu gibi kıvrılarak tepelere uzanan Çin Seddi, ağzımızı açık, kelimeleri kifayetsiz bırakacak kadar etkileyici. Yürüdüğümüz saatler boyunca, bu yapının neden 2007 yılında Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri seçildiğini daha iyi kavrıyoruz. Toplam uzunluğu dokuz kilometreyi bulan Büyük Duvar’ın tamamını yürümek imkânsız, ama biz yine de üzerinde “I Walked The Great Wall of China” yazan küçük plaketlerden almayı ihmal etmiyoruz. Güzel bir ziyaretten, güzel bir hatıra olduğuna şüphe yok.
16.15 – Muhteşem Çin Seddi’ni de görmüş olduğumuza göre, geri dönmeden evvel sergilikleri gezmek artık daha kolay. Yine teleferiklerle (Aslında aşağıya “Toboggan” adlı araçlarla inilebiliyor, ancak şansımıza yağmur yağdığı için görevliler o araçları kullanmamıza izin vermeyip bizi yine teleferiklere yönlendiriyorlar) yolculuk yaptıktan sonra stantlara gidip hasır şapkalara, duvar ve buzdolabı süslerine, tişörtlere bakıyor, stantlardaki insanlarla ve kestane satan bir Çinli ile sohbete dalıyoruz. Sonra geri dönmeye karar veriyoruz. Malum, yolumuz uzun.
19.00 – Yine akşam yemeğindeyiz. Bu kez acı biberli karides, dana etli erişte, mantarlı salata gibi yiyecekler deneyip yine mest oluyoruz – Çin mutfağı gerçekten de bu denli ünlü olmayı sonuna kadar hak ediyor. Pekin ziyaretimizden geriye kalanlarsa aldığımız hediyelik eşyalar, uzun süre sonra dahi anımsayacağımız güzel hatıralar ve hafızamıza kazınan şahane yerler oluyor. Daha ne olsun?
Pekin’i ziyaret etmeden önce
İzleyin
Jackie Chan filmleri izlemek istemiyor musunuz? Öyleyse size Ang Lee’den birkaç film önerisinde bulunalım: Geçtiğimiz yıl “Life of Pi” ile En İyi Yönetmen Oscarı’nı kucaklayan ve filmografisinde kötü film bulunmayan (Evet, “Hulk” dahil) Lee’nin, 2001 yılında gösterime giren ve çok ses getiren “Wo Hu Cang Long (Crouching Tiger, Hidden Dragon)”u ile 2007 tarihli “Se, Jie (Lust, Caution)” adlı şaheserlerini izleyebilirsiniz.
Okuyun
Pekin, Çin tarihi ve bilhassa Çin Seddi ile ilgili birçok kitaba rastlayabilir, içlerinden ilginizi çekeni seçip okuyabilirsiniz. Biz de bir-iki tane önerelim: John Man’dan “The Great Wall” ve Paul French’ten “Midnight in Peking”.
Dinleyin
Çin’de epey popüler olan A-Lin’in İngilizce yahut Çince seslendirdiği baladlardan biri ilginizi çekebilir. Güzel bir ses, güçlü bir yorum.