Zanzibar ve Hakuna Matata
Zanzibar,
Hiç beklenmedik bir zamanda kredi kartımdaki miller ile en uzak yolculuğu yapmalı ve en çok keyfi almalıydım…
46 TL gibi İstanbul koşullarında bir akşam yemeği fiyatına alınan bilet ile heyecan başlamıştı… Zanzibar… Türkiye’den yaklaşık 7 saatlik uçuş mesafesi uzaklıkta Tanzanya’daki Dar Es Salaam Havaalanına uçtuk.. Vize işlemi girişte yapılmakta ve pasaportunuzla birlikte verdiğiniz 50 usd ile giriş yapmış oluyorsunuz… Uluslararası hava alanından 5 dolar gibi minik bir taksi parası ile iç hat uçuşu yapabileceğiniz diğer hava alanına geçiş yapabiliyorsunuz, iç hat uçuşları için birçok alternatif şirket var. 55-70 dolar arası değişen rakamlar ve uçaklar 8-10 kişilik miniklerden… 30 dakika gibi kısa süre sonrası şahane manzarayı izleyerek Zanzibar’daydık… Diğer seçenek feribot… Zamanınız var ise farklı bir deneyim için tercih edilebilir.
Neden Zanzibar ?
Zanzibar için çok önceden planlanmış bir düşünce olmamasına rağmen en uzak uçuş en uygun mil karşılığı olduğu için tercih ettim.
Zanzibar, hayal edilen uzak, ama bir hayal balonu kadar yakın ada.
Benim gibi uygun bütçelerle gezmek isteyenlerdenseniz miller en iyi kaynak. Geçen yılın milleri ile ve artı 46 TL ödediğim uçak bileti büyük olay oldu. Nasıl olur da 7 saat uçup 46 liraya Zanzibar’a gidilir ? Aldım, gittim, döndüm 🙂 Gidiş dönüş için evet doğru okudunuz sadece 46 TL ödedim. Hadi canım dediğinizi duyar gibiyim…
Zanzibar’daki hava alanı Stone Town‘da. Taksi ya da yörede kullanılan toplu taşıma araçları ile Nungwiye gidebilirsiniz. Taksi 25 dolar civarında pazarlık şart. Toplu taşıma kişi başı 1 dolardan az.
Şimdi ise gizem dolu adadan birkaç detay…
Nungwiye…
Konakladığımız otel yüksek tavanlı, hamakları ile denizin keyfini en çok hissettiğim ve en önemlisi kıyıdan denizin çekildiğini an be an gördüğüm kıyılardan biri…
Deniz sabah saat 10:00 civarında çekilmeye başlıyor ve kıyıdan çekildikçe hayretler içinde seyrettim gidişini… Bir yandan kitabımı okuyup, hamakta keyif yaparken çok da sessiz sedasız gitti… Giderken ben gidiyorum demeden, ardında bir dünya deniz kestanesi, midye, balık, denize atılmış naylon, pet şişe ve kara yosunları bıraka bıraka gitti… İnanamadım bu kadar uzağa gittiğine… Nereye gidiyordu ki haber vermeden bir ses etmeden sakince ama bir dünya da canlıyı ardında bırakarak… Ne olacaktı kalanlar? Susuz yaşayabilecek miydi? Ya bu siyah sazlıklar neden temizlenmiyordu ki kıyıdan? Deniz kestaneleri deli sıcağa inat yaşamak için çabalarken üzerine tutunan midyeler minik anılar gibi hep kalır ve hay allah dedirtir ya bize… Sular çekildi çekildi çekildi… Saat 14:00 ve uçsuz bucaksız, beyaz kumlarla kalakaldı sahil… Ve bir sürü midyeyi kıyıya bırakmış… Sessiz sedasız giden sevgili gibi… Gitti deniz… Beklemeye başladım… Bugün ben denizi bekleyip nasıl geleceğini görecektim… Saat 15:00 bir gürültü ve dalgalar ile bağıra çağıra geliyor mu ne dediğim zamansız ve amansız bir gelişti… Dalgaların boyu korkutucu, sesi ise bir o kadar ürkütücüydü… Sessiz sedasız gidişin gelişi pek bir bağırtılı oldu… Hamakta sallanıp kıyının yükselişini seyrederken bir anda yükselen deniz, kaybolan beyaz kumlar, büyük dalgaların gücü keyifli hamaktan kalk der gibiydi… Kalk yoksa sen de ıslanacaksın… Dalgalar 3 metreye kadar çıkarken yaklaşık 2 km giden ve sadece beyaz köpükleri görünen deniz şimdi bağıra çağıra “buradayım, beni görün hissedin, duyun” diyordu… İnanılası gibi değildi.
Akşam yemeğimizi otelde gümbürtülü dalga sesleri ve ay ışığında yedik… Tercihimiz tabi ki balık oldu.
Kendwa…
En güzel kıyılarından biri, kalsak kalsak nerede kalsak dediğinizde tercih kesinlikle Kendwa Beach kıyısına bakan otellerden biri olmalı…
Kendwa kıyısında deniz çekildiğinde yine sessiz sedasız giderken gelişi de yine sessiz sedasızdı. Kendwa turistlerin en çok tercih ettiği mekan…
Sahil boyunca birçok restoran ve bar var. Denizi çekildiğinde beyaz kumlarda midye toplamak başka bir keyif… Yemekler ekonomik… Ve güzel gözlü çocukları en çok gördüğümüz mekan Jambiane.
Jambiane, Zanzibar’da keyifle yürüyebileceğiniz kıyısı olan mekanlardan biri daha… Sabah güne ne kadar erken başlarsanız o kadar keyifli “an” lar yaşayacağınıza emin olabilirsiniz. Jambiane’de deniz sabah yine 10 civarı çekilmeye başladı, geriye 16:00 gibi geri gelmişti. Sular çekildiğinde diğer kıyılarda görmediğimiz, balık tutmak için zeminden solucana benzer balık yemi çıkaran balıkçılar gördük. Deniz çekildiğinde kıyıdan uzak olmasına rağmen kadınlar çekilen suyun peşinden yetiştirdikleri yosunlara gidip yosun topluyorlar. Buna denizde tarım denilmekte. Fotoğraf meraklıları için şahane kareler yakalamak mümkün, kıyı boyunca küçük motel ve işletmeler var. Jambiane’den yürüme mesafesindeki Paje, kite için şahane bir mekan. Paje çok rüzgarlı kite ve sörf yapanların tercihi, yol boyu yine Masaili kıyı görevlileri ve turistlere mesaj yapan kadınları görebilirsiniz.
Kumların beyaz olması sıcağı çok daha fazla hissetmenize neden oluyor, her sabah mutlaka güneş kremi şart ve denizde serinlemek söz konusu bile değil. Deniz suyu maalesef sıcak, şapkasız çıkmamanız sağlınız için en hayırlısı…
Kıyıda yürürken yine yaşamın lütfu midyeler ayaklarınız altına serilmiş hediyeler gibi duruyor. Attığınız her adımda iyi ki gelmişim dediğim mekandaydım. Yetmedi ama başka bir şehre geçme zamanı gelmişti. Stone Town…
Stone Town sokaklarında motosikleti ile balık taşıyan birini görmeniz an meselesi. Diğer şehirlere göre daha hareketli, yürüyerek bir çok mekana ulaşmak mümkün. Şehrin bir ucundan diğer ucuna kadar keyifle yürüyebiliyorsunuz.
Stone Town, ara sokaklarındaki ağaç oyması kapıları, sokakta sabah kahvaltısı için ocak yakmış bizim keteye benzer yemekler yapan güzel insanları ve her yerde güzel ışıltılı gözleri ile bize bakan çocukları ile bir daha gelinir dediğimiz yerler listesine girdi.
Stone Town’da gün batımını Meydandaki dev ağacın karşısında Fredy Merkury’nin adı ile anılan mekanda güzel müzikler dinleyerek soğuk zencefilli soda ile yaptık.
Gece meydanda kurulan tezgahlarda satılan yiyecekler Marakeş gecelerini anımsatır gibi… Mutlaka görülmeli ve cesur davranıp yeni lezzetler deneyebileceğiniz bir çok alternatifin olduğu tezgahlar; ışıltılı, sesli, baharat ve balık kokulu….
Stone Town’dan tur satın alarak Prisand Adası‘na tekne ile ulaşabiliyorsunuz, yaklaşık 45 dk lık bir mesafede. Deniz cok temiz, kaplumbağaların yaşadığı bu ada neredeyse tüm turistlerin uğrak yeri. Kaplumbağaları beslemenize izin veriliyor, en yaşlısı 157 yaşındaydı. yaşlı ama hala sevimli varlıklar…
Denize girmek için başka bir adaya yönlendik, deniz tertemiz, kıyı şahane ada kocaman beyaz kum yığını gibi düşünün… Bir ucundan diğer ucuna 20 dk gibi bir sürede yürünebiliyor… Renkli Deniz yıldızını son gün de olsa görmek müthiş bir keyif oldu… Ben böyle deniz yıldızını başıma taç yaparım dedim ve sonra tabi ki denize bıraktık. Böylesine güzel varlıklar olabildiğince uzun yaşamalı… Maalesef denizden yıldızları çıkaran çocuklar 1 dolar gibi bir paraya yıldızları satmakta… Benim üzüldüğüm bir konu bu deniz yıldızını oradan satın alıp sadece onda olmasını isteyecek kadar bencil insanların olması ve dahası tüm turistler adadan ayrıldıktan sonra maalesef pet şişe, çadırlarını bağladıkları ip parçaları, kırılmış kağıt tabak-bardaklar, poşetler adanın tüm güzelliğine gölge düşürdü. Hangi ülkeden olursa olsun bir arkamıza bakıp keyfini yaşadığımız mekanı temiz bırakmalıyız ki bizden sonraki nesiller de biz kadar keyif alabilsin.
Stone Town’dan kısa bir mesafede yapabileceğiniz Baharat Turu ve National Park alternatifler arasında. Parktaki maymunlar dört parmaklı, yedikleri zehirli bitkilerin zehrinden korunmak için odun kömürü yedikleri söylendi. Kökleri su üstünde bulunan Mangrow‘lar da ilaç sektöründe kullanılmakta, park alanında bu ağaç türünün üç çeşidi yetişiyor, yaprak tiplerinden ayırt ediliyor, alan gel git olayları sırasında birçok canlı türüne ev sahipliği yapmakta, mavi yengeçleri görmek için sabırlı olmanız yeterli.
Zanzibar hayal edilen uzak, bir o kadar da yakın, denizin gidip gelmesi ile hayatımdan zamansız giden insanları, ölümü sorguladığım, denizin geri gelmesi ile doğanın sesini tüm hücrelerimde hissettiğim doğan her yeni bebeği kabul ettiğim ve bana ben de varım diyen insanları hatırladığım anlar yaşadım.
Zanzibar’da her insan bizim telaşımızı gördüğünde “Hakuna Matata” diyerek gülümsedi. Biz de dönüşte bunca güzellikten büyük keyif alarak ellerimizde kınalar, saçlarımızda rastalarımız ile uçağa bindiğimizde yüreğimizde Hakuna Matata rahatlığı ile gülümsüyorduk. Anlamı boş ver dert etme hiçbir şeyi, gününü yaşa…
Zanzibar yerlilerinin konuştuğu swahili dilinde söylenişiymiş…